Bugünlerin gözde konusu Facebook kullanıcılarının kişisel verileri analiz edilerek ABD seçimlerinin Londra merkezli Cambridge Analytica tarafından manipüle edilmesi. Olayı doğru değerlendirebilmek için öncelikle olayın ne olduğunun anlaşılması gerekir.
Olayın Geçmişi
2014 yılında Cambridge Üniversitesinde çalışan profesör Aleksandr Kogan Facebook üzerinde bir kişilik testi yayınlar. Kogan, bu teste katılan 30 milyon Amerikalının verdikleri cevaplara göre varılan sonuçları Cambridge Analytica şirketiyle paylaşır ki bu şirket daha sonra 2016 yılındaki başkanlık seçimlerinde Trump ile çalışır. 2015 yılında durumdan haberdar olan Facebook, Kogan'ın sözleşmeye aykırı olarak paylaştığı verilerin silinmesini ister. Trump seçimleri kazanır ama seçim kampanyası döneminde uydurma haberler ile sosyal medyada seçmenlerin kasıtlı olarak yanlış bilgilendirilerek oy tercihlerinin değiştirildiği iddiaları gündeme gelir. Rusya'nın da bu manipülasyon içinde olduğu yönündeki iddialar üzerine yürütülen bir de soruşturma var.
Bir Cambridge Analytica çalışanı olan Christopher Wylie'nin Observer gazetesine olayları anlatmasıyla da Dünya durumu öğrenmiş oldu. Wylie, Facebook kullanıcılarının profil bilgilerini ve haklarında topladıkları diğer bilgilerle kişilerin içindeki şeytanı hedef aldıklarını ve yönlendirdiklerini söylüyor.
Cambridge Analytica eski çalışanının bu iddialarını reddederken, yöneticilerinin başka bir ülke için nasıl manipülasyon yapılabileceğini söylediği gizli video çekimleri de internete düşüyordu.
Facebook'un olayları incelemek için bağımsız denetimciler göndermek istemesi şirketin bulunduğu İngiltere veri koruma otoritesi (ICO) tarafından engellendi ve ICO şirketin sunucularını incelemek için mahkeme izni talep etti.
Manipülasyon
Kişilerin davranışlarını yönlendirme tutkusu bu olaydan önce de vardı gelecekte de olacak. Internetin olmadığı hatta belki yazının olmadığı dönemde bile manipülasyon vardı. Günlük hayatımızda da istemediğimiz sonuçları engellemek için başkalarının kararlarını etkilemek için yalan söyleyerek ya da yanlış düşünmesine imkan sağlayarak insanları manipüle ederiz. Bu insanın doğasında olan davranış şekli bazen yararlı sonuçlar doğursa da karşımızdakinin aldatılarak istediğimiz şekilde karar alması her zaman suç olmasa da ahlaki olmayan bir davranıştır.
Küçük ölçekte hayatımızda olan manipülasyonu milyonlarca kişiyi etki altına alacak şekilde geliştirdiğinizde ise sonuçları artık ahlaki olmaktan çıkar seçimi etkilemek olur. Bu da demokrasinin bütün kurumları ile uygulandığı tüm hukuk sistemlerinde suçtur.
Manipülasyonun gerçekleşebilmesi için kişinin bilinmesi gerekir. Aynı bir yazılımın fonksiyonu gibi girdi ve çıktıların tespit edilmesi gerekir. Her insanın tepkileri ve tepki düzeyleri farklıdır. Örneğin bir kişi için önemli olan vatan sevgisi bir başkası için bir şey ifade etmeyebilir. Ya da kişi homofobik ya da islamofobik olabilir. Ya da gelecekten korkan, kendine güvensiz, aşırı güvenli, tedbirli, kabul edici, muhalif karakterli. Kişinin bir konudaki davranışının tespit edilmesi için bir çok yöntem kullanılabilir. Uzman tarafından hazırlanan kişilik testleri ile kişi ile ilgili kendisinin bile bilmediği özellikleri tespit edilebilir.
Bu kadar bilgi nasıl toplanabilir? Öncelikle kişinin bilgi toplanabilir faaliyetlerinin olması gerekir. Facebook örneğinden gidersek bir kullanıcı hiç bir paylaşıma tıklamıyor, hiç birini beğenmiyorsa yani kılını kıpırdatmıyorsa onun hakkında toplanabilecek yegane bilgi kıpını kıpırdatmayan biri olduğudur. Bu da bir bilgidir. Eğer tepki veriyorsa bu durumda da içerik ve sonucuna bakılarak tepkisi ölçülebilir. Örneğin liberal yapıda bir kişi özgürlükleri ilgilendiren konularda beğeni tıklıyorsa ya da paylaşıyorsa siyasi düşüncesi hakkında bilgi sahibi olunabilir. Tersi durumdaki muhafazakar bir kişi için de benzer yöntemlerle bilgi toplanabilir.
Kişilerin davranışları öğrenilince sıra yanlış bilgilendirmeye yani kasıtlı olarak yalan haberler üreterek kişinin seçimini milim milim belirlemeye gelir. Elinizde bulunan medya gücüyle ve/veya sahte sosyal medya hesapları ile olmayan olaylar ya da olan olaylar yanlış şekilde aktarılır. Bu yöntemde en başarılı olunan kitle okuduklarını araştırma gereği görmeden inanmayı tercih edenlerdir. Çoğumuzda olan "televizyonun ya da gazetenin söylediği doğrudur" kanısı bunun gerçekleşmesinde baş aktördür.
Elbette milyonları etkileyip seçim sonuçlarını değiştirmek bir günde başarılamaz. Bunun için en azından bir kaç yıl gerekir. İşin güzel tarafı bir kez kazanılan seçmenlerin kaybedilmesi için de ters yönde yapılacak o kadar sürelik bir çaba ve niyet gerekeceğinden kolay kolay da kaybedilmezler.
Hukuksal Durum
Seçmenleri manipüle etmenin suç olup olmadığı ve hangi düzeyde manipülasyonun suç olduğu ya da yasak olduğu hukuk sistemlerine göre değişir. Nasıl ki tüketicileri bir mal ya da hizmetin alınması için ikna ederken yanlış bilgilendirmenin nerede başladığı nerede bittiği muğlaksa, seçmenin manipülasyonunun yasak olduğu alan da belli değildir. Adayların aslında yapmayacaklarını en baştan bilmelerine rağmen "şunları yapacağız" demeleri siyasi kampanya çerçevesinde değerlendirilirken, sosyal medyada masumane görünen paylaşımların suç olduğunu iddia etmek çok güçtür.
Elbette açıkça yalan haber yapmak, iftira atmak suçtur. Bu suçların kasten işlenebileceği düşünüldüğünde ise bu durumda da kastın ispatlanması zordur. Trump için yaşanan durum da budur. Yapılan genel faaliyetlere bakıldığında bir manipülasyonun olduğu kabul edilse bile delillendirilmesi gerekmektedir.
Yapılması Gerekenler
İlk bilinmesi gereken değerli olduğumuz. Bizimle ilgili her bilgi çok değerlidir. Çünkü bizi yönetmek amacıyla kullanılabilir. Biz farkında olmadan istemediğimiz ve sonradan da pişman olabileceğimiz seçimleri doğruluğuna inanarak yapabiliriz. Bu farkındalığa sahip olmalıyız.
İkincisi bizimle ilgili bilgileri yani kişisel verilerimizi korumalıyız. Çok değersiz olsalar da korumalıyız. Facebook'taki iki beğen ile hakkımızda çok bilginin edinilebileceğini unutmamalıyız.
Uyanık olmalıyız. Her söylenene hemen inanmak yerine bir başka güvenilmez olan Google'dan araştırma yapıp karşılaştırmalıyız.
Ve en sonunda kendimize sormalıyız:
Bu gerçekten benim kararım mı?